köşemiz

Cinsel İstismar

“Anne bacak aramı hep korumamı istedin, o kadar iyi korudum ki bir amca da bana yardım etti.” Her yıl 1.6 milyon çocuğun fiziksel, cinsel, duygusal istismarın ya da ihmalin kurbanı olduğu; 1000’den fazla çocuğun bu nedenlerle öldüğü tahmin edilmektedir.
İhmal; 18 yaşın altındaki çocukların ya da ergenlerin fiziksel ve psikolojik sağlıkları ve gelişmeleri için temel olan beslenme, korunma, sevgi, gözetim, eğitim ve yol gösterme gibi gereksinimlerinin kendilerine bakıp gözetmekle yükümlü kişilerce yeterince karşılanmamasıdır.

Cinsel istismar; bir çocuğun cinsel olarak olgunlaşmış kişi tarafından, cinsel uyarılma amacıyla uygulanan her türlü eylem olarak genel anlamıyla ifade edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün tanımına göre çocuk cinsel istismarı, çocuğun içinde bulunduğu durumu bütünüyle kavramaya ve değerlendirmeye yetecek olgunluğa erişmeden, yasaları ve toplumsal kuralları ihlal ederek cinsel aktivitede bulunulmasıdır.

Çocuk cinsel istismarı, bir yetişkin ya da yaş ve gelişimsel olarak daha büyük çocuk (mağdurdan en az 4 ya da 6 yaş büyük olması gerekir) arasındaki cinsel ihtiyacın tatmini amacıyla gerçekleştirilen eylemleri kapsar.

İhmal pasif, istismar ise aktiftir. Çocuklara uygulanan davranışların cinsel istismar ve ihmal olarak algılanması, kültürel farklılıklar, toplumu oluşturan kişilerin inançları, sosyal değerleri, gelenekleri ve aile ilişkileri gibi faktörlere bağlıdır. Bu nedenledir ki; karşılaştığımız olaylara her bireyin-toplumun ve kurumun tepkileri farklı oluyor. Birçok tanımda çocuk ve istismarcı arasındaki güç farklılığına ve istismarcının niyetine vurgu yapılmaktadır.

İhmal ve istismarı neler etkiliyor?
• Güç-otorite (Güç-iktidar ilişkisi) anlayışı; güç algısı ataerkil iktidar anlayışı ile beslenmektedir. Özellikle erkeklerde güç kullanımı resmi  olmayan hiyerarşiyi kurmak adına çocukluktan itibaren kullanılan bir mekanizmadır. Güç ve güce sahip olma ideolojilere ve toplumsal yapılara eklemlenmiş ve erkek için varlığını sürdürme aracı olmuştur. Kendinden güçsüz gördüğü üzerinde güç/hakimiyet kurma girişimi her alanda olduğu gibi cinsellikte de kendini göstermektedir. Kendi cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için kendisinden “onay” almak  gerekliliğini düşünmediği (güçsüz zayıf gördüğü) kişi üzerinden karşılaması onun için -bu anlayış içinde- normaldir. Toplum liderlerinin, siyasilerin söylemleri, devletin olaylar karşısındaki tutumu istismarcıya cesaret verir.
Çocuk kim?
Biyolojik (Fiziksel)
Biyolojik olarak üreme yeterliliğine gelmek yetişkinlik olarak tanımlanmaktadır. Yani 11- 12 yaşlarında başlayan bir süreçten bahsedilir. Ergenlik denen bu sürecin 4-5 yıl devam ettiği düşünüldüğünde 17-18 yaşlarına denk gelmektedir.
Sosyal (Toplumsal)
Toplumsal olarak da bir yetişkin çocuk tanımı vardır. Örneğin ülkemizde askerliği bitirmek erkekler için, anne olmak da kadınlar için bir yetişkinlik ölçütü olarak alınabilmektedir. “Üniversitede okuyan bir kişi ne kadar çocuk olarak algılanıyor? Ne kadar yetişkin olarak algılanıyor?” bu soruları da sormak gerekebilir. Ya da bir kişinin çocuk mu yoksa yetişkin mi olduğuna karar vermek için çalışıyor olması da bir ölçüt müdür?
Psikolojik
İç dünya ile dış dünya arasındaki dengeyi kurma sürecini tamamlamamış kişi. Kendi ayaklarının üzerinde durabilme veya olgunlaşma kelimeleri yeteri kadar açıklayıcıdır.
Yasal
Çocuk Hakları Sözleşmesine göre, 18 yaşına kadar her insan çocuktur ve çocukların, korunup kollanması, eğitimine, gelişmesine özen gösterilmesi gerekir. Çocuk Koruma Kanunu 3. md.sine göre “Çocuk 18 yaşını doldurmamış kişiyi ifade eder”

Kişilerin güce sahip olmalarına ve bunu kullanmalarına sosyal, psikolojik, yasal ve dini öğretilerle onay/izin verilmektedir. Çoğu zaman bu izinler ve bu güç gösterileri toplumlar tarafından kültürümüz-geleneğimiz olarak savunulur ve normalleştirilir. Kadın ve kız çocukları üzerinden sürdürülen “namus” anlayışı buna en iyi örnektir.
• Eril düşünce sisteminin etkisi ile tarihin her döneminde İhmal ve istismarın toplumlar içinde nasıl normalleştiğini görebiliyoruz. Mitolojide tanrılara bakire kızlar kurban edilirdi, Afrikada CYBE olan kişilere bakire kızlarla ilişkiye girmesi doktorlar tarafından önerilirdi, eski Yunanistan’da savaşçılara eğlenmeleri için oğlan çocuklar gönderilirdi; ve hemen hemen her toplumda hala yaygınlığını koruyan erken yaş evlilikleri bunlara örnektir.
• Çocukların birey olarak kabul edilmemesi: Hemen hemen her toplumda çocukların zayıf/güçsüz kabul edilmesi, gelişimleri ve ihtiyaçları nedeni ile yetişkinlere kısmi bağımlıkları nedeni ile çocuklar anne-babanın veya bakım verenin güdümündedir. Bu nedenledir ki sıklıkla karşılaşılan ihmal-istismar (ebeveyni tarafından dövülen bir çocuk, çalıştırılan bir çocuk, evlendirilen bir çocuk….) olayları karşısında anne-babanın varlığı üzerinden (anası babası var, ben ne yapayım; sana ne benim çocuğum…)sessiz kalınır. Ayrıca toplumun çoğunluğu çocukların söz hakkını, birey olarak isteklerini gözetmediği gibi onun söylemlerini dikkate dahi almazlar. Bunu destekleyen bir çok atasözü ve kalıp cümle hayatın her alanında yer almaktadır (su küçüğün, söz büyüğün; çocuk işte…).
• Cinselliğin tabu olarak kabul edilmesi, çocuklara “ayıp-günah” kavramı ile özdeş öğretilmesi, kız çocuklarına “namus” un cinsel organlar üzerinden aktarılması yaşanılan istismara “hayır” demeyi ve bunu “açıklamayı” zorlaştırmaktadır. Ayrıca çocuklara kendi bedenleri ile ilgili sınır-mahremiyet öğretileri çocuğu korumak adına değil, toplumun değerlerini korumak adına verilir. İstismarcı istismarı çoğunlukla “oyun” la gerçekleştirir. Oyun içinde istismarı sürdürür. Bu istismarcıya fırsat ve güç yaratır, istismarını sürekli kılar. Çocuklara organ isimlerinin oyunlaştırılarak “kuku, pipi” gibi kelimeler yerine kendi isimleri (vajina-vulva, penis) ile aktarılması bu nedenle önemlidir.

Çocuğa yönelik cinsel istismar günümüzde önemli bir sorun olmak birlikte yeni bir olgu değildir. 4000 yılı aşkın bir süredir ensest bir tabu olarak vardır ve babasından hamile olan bir kız çocuğundan bahseden Babil Hamurabi Kanunları ise ilk kayıtlar olarak kabul edilmektedir. Çeşitli medeniyetlerde; Peru, Mısır ve Japonya gibi, kraliyet ailelisinin saflığını korumak amacıyla enseste müsaade edildiği bilinmektedir. Çocuğa yönelik cinsel istismar tarihte geçmişi uzun olmasına karşın vakaların tartışılması ve toplumların gündemine girmesi 1970’lerde olmuştur. İnsanlık tarihinde istismarın aslında hep var olduğu ve toplumların bu duruma çok tepki göstermediği görüyor. Günümüzde istismar haberlerinin bu kadar artmasının ve görünür olmasının güç-iktidar, ezen-ezilen ilişkisinin ve eril tahakkümün halk arasında bu denli yerleşmiş/kabullenilmiş olmasına bağlayabiliriz. Hukuk sistemindeki güncel değişimler, medyanın konuyu ciddiyetle ele alması, sosyal
medyada mağdurların ve yakınlarının örgütlenerek toplumsal farkındalık kazanması, günümüz çocuklarının daha bilgili olmasından kaynaklı ifade yeteneklerinin iyi olması gibi birçok sebepte bilinirliği etkilemektedir.

Görülme Sıklığı
Çocuk ihmali ve istismarı tüm dünya ülkelerinde ortak bir sorundur. Her yıl 1.6 milyon çocuğun fiziksel, cinsel, duygusal istismarın ya da ihmalin kurbanı olduğu; 1000’den fazla çocuğun bu nedenlerle öldüğü tahmin edilmektedir. Çocuklukta cinsel istismara maruz kalma sıklığı % 10-40 olarak bildirilmektedir. Genel olarak her 4 kız çocuktan ve her 10 oğlan çocuktan birinin çocukluk döneminde cinsel istismar deneyimi yaşadığı ifade edilmektedir. İstatistikler kız çocuklarının, oğlan çocuklara göre 2,5-3 kat daha fazla risk altında olduğunu göstermektedir.
Her yaştan, her ırktan, her etnik gruptan ve her ekonomik zeminden çocuklar kolayca cinsel istismara maruz kalabilir. Çocuk cinsel  istismarına oğlan ve kız çocukların tamamı, her semtte ve her cemiyette ve her ülkelerde dünyanın her yerinde maruz kalabilirler. Cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşa göre dağılımları incelendiğinde; %30’unun 2-5, % 40’ının 6-10, %30’unun 11-17 yaş grubunda
olduğunu görüyoruz.
Cinsel istismar, çoğunlukla mağdurun tanıdığı kişi tarafından gerçekleştirilir. Saldırgan nadiren yabancı olur. Cinsel istismarın yaklaşık % 20-25’ini ensest olguları oluşturmaktadır. Cinsel istismar büyük bir oranda (%77) aile bireyleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Faillerin %11 akraba, %5’i bakımla ilgisi olmayan kişiler ve %2’si çocuğun bakımı ile ilgili olanlardır. Faillerin büyük çoğunluğu orta yaş (20-40) ve erkek üstünlüğü vardır.
Cinsel saldırının hastalık değil, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen bir suç olduğu unutulmamalıdır. Her çocuk istismarcısı, düşünüldüğü gibi pedofil değildir.
İstismar çeşitleri
• Fiziksel istismar; vurma, ısırma, tokat atma, tekme atma, boğma, fırlatma, dövme, çocuğun üzerinde sigara söndürme gibi zarar verici davranışları içermektedir.
• Duygusal istismar; bağırma, etiketleme, alay etme, suçlama, ilgi göstermeme, çocuk yokmuş gibi davranma, tehdit etme, küsme, isim takma, utandırma olarak sayılabilir.
• Ekonomik istismar; çocuğa bakmakla yükümlü kişinin çocuğu maddi gelir kaynağı olarak görüp çocuktan maddi kazanç elde etme isteğidir (çocuğun çalıştırılması).
• Cinsel istismar; yasaların izin vermediği her türlü cinsel ilişkiye zorlama ve teşvik etmeyi, fuhuş ya da diğer yasadışı uygulamalarla sömürmeyi ve pornografiyi kapsamaktadır. Geniş bir kapsamda cinsel istismar oral, anal, vajinal ilişkiyi; mağdurun genital bölgesine dokunmayı kapsarken, sözel tahriki, teşhirciliği ya da bir çocuğun cinsel ilişkiye tanık olmasını da kapsamaktadır.

Çocuklar istismarı açıklar mı?
Birçok çocuk açıklamak istemez. Fiziksel zararla tehditler (çocuğun kendisine ve(ya) çocuğun ailesine), evden atılma korkusu, kendisine inanılmaması korkusu, utanma veya suçluluk, istismarcı tanıdıksa onun sorun yaşamasını istemez, kendi hataları olduğuna inanırlar, çok küçük çocuklar anlatabilecek kadar dil becerisine sahip olmayabilir, istismar oyun içinde oluyorsa failin eyleminin istismar olduğunu anlayamayabilir.
Yani; istismarın neden olduğu utanç, suçluluk gibi tepkilerden dolayı cinsel istismar çoğu kez gizli olarak kalmakta ve sır olarak saklandığı
için de gerçek istatistiksel verilere ulaşmak zor olmaktadır.
Çocuklar suçluluk ve korku nedeniyle tekrar tekrar istismara maruz kalabilir.
Çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarında müdahale bütüncül ve multidisipliner bir yaklaşımla olmalı.
Cinsel istismara karşın kamusal/örgütsel önlemler:
• Koruyucu / önleyici tedbirler alınmaya odaklanılmalı. Çocuğun bulunduğu her alanda (okul-aile-sokak) çocuk hakları gözetilmeli. Çocuk haklarına ve çocukların ihtiyaçlarına uygun programlar, mekanlar, yaklaşımlar geliştirilmeli. Tüm kamu ve örgütler tarafından 18 yaş altı tüm bireylerin çocuk olarak kabulü sağlanmalı (erken yaş evliliklerini önlemek için). Cinsel sağlık eğitimi kamu ve stk lar tarafından savunulmalı ve uygulanmalı.
– İstismar erken fark edilmeli
Okul, ASM, polis gibi kurumlar istismar ve müdahale konusunda bilgili olmalı ve özel eğitim alan kişiler çalıştırmalılar. İstismarın ayrımcılıkla ilişkisi üzerinden tüm ayrımcılıkla ve şiddet çeşitleri ile mücadele edilmeli (okullarda eğitim sisteminin, öğretmenlerin ve akran
zorbalığının ortaya çıkardığı şiddet, yaşamın her alanında kadına ve çocuklara yönelik şiddet, sağlık kurumlarına şiddet izleri ile kadınların ve çocukların gelmesi…..) İstismar fark edildiğinde tüm kurumlar/kamuoyu ne yapılacağına dair mekanizmaları ve yol haritalarını
bilmeli ve bunları uygulamalıdır.
– Müdahale ve iyileştirme hızlı ilerlemeli. Çocuğun en az zarar görebileceği yöntemler kullanılmalı (çocuğa defalarca ifade verdirilmemeli). İstismar sonrasında kurumlara başvuru kolay, erişilebilir ve açık olmalı. Tüm halk bu konuda bilgilendirilmeli. Rehabilitasyon
erişilebilir, bedava olmalı.

Eylem Karakaya